Bu fenâ mülküne ibretle nazar kıl, ey cân!
Gafleti eyle hebâ, hâli değildir meydan,
Hani Sultan Süleyman, hani İskender Han?
Sâdhezâr ömrü sürûr ile geçirsen bir an
Ne güle, bülbüle bâki, â gözüm bâğ-ı cihân
Kime yâr oldu, muradınca felek-i devr-i zaman.
Tama' ve hırsa uyup nefs ile makhûr olma,
Rahatın zâil olur, nâm-ı meşhur olma.
Sohbet-i ârif-i billaha eriş, dûr olma,
Saltanat-ı mesned-i dünya ile mağrur olma,
Zevk-i dünyaya firîb olmadılar ehl-i kemâl
Bildiler hâsılı hep zıllu huve'l lu'bu hayâl,
Zevke teşbihi cihanın hele rüyâya misâl;
Dâmen-i aşkı tutup buldu kamu kurb u visâl. (S. 18)
Diğer Şehbenderzade Filibeli Ahmet Hilmi Sözleri ve Alıntıları
- 'Birşey pahalı alınmazsa kıymeti anlaşılmaz.'
- İnsanlar mantığı, doğru ile yanlışı ayırt etmek için değil, dedikleri her şeyi ayırt etmek için, her dediklerini mantığa uydurmak için icad etmişlerdir.
- 'Birşey pahalı alınmazsa kıymeti anlaşılmaz.'
- İnsanlar mantığı, doğru ile yanlışı ayırt etmek için değil, dedikleri her şeyi ayırt etmek için, her dediklerini mantığa uydurmak için icad etmişlerdir.
- Ben hiçim. Benim yanımda hürmetle hakaret eşittir. Senin için ise kalbindeki sevgin yeter de artar bile.
- Dindar ve çok iyi bir annenin sonsuz özeni ile geçen çocukluğum, bende sökülmez bir din duygusu ve yıkılmaz bir ahlak ilkesi ortaya çıkarmıştı. Sonradan çok iyi bir tahsil gördüm. Son derece zeki olduğumdan yaşıtlarımdan bilgi olarak üstündüm. Çoğunlukla gençlerimiz gibi okuldan çıkar çıkmaz kitapları bir köşeye atacak yerde, bilgimi genişletmeğe okuldan sonra başlardım. Az çok, her şey hakkında bir fikir sahibi olmuştum, özellikle yaşıtlarım gibi dini bilgilerden kendimi uzak tutmadan hem zahiri ve hem de batıni kısımlarında bilgi sahibi oldum. İşte bu bilgi yığınının altında bir gün kendimle başbaşa kalıp vicdanımı dinlediğimde, hayretle, acayip bir karışımın içinde olduğumu fark ettim.
Ben küfür ile imandan, ikrar ile inkardan, tasdik ile şüpheden meydana gelmiş bir şey olmuştum. Kalbimle inkar ettiğimi aklımla tasdik eder, aklımla reddettiğimi kalbimle kabul ederdim. Kısacası şüphe denilen ejderha vücudumu sarmıştı. Bir fikri ne kadar sağlam temellerle kursam, şüphe ejderhası onu bir sarsışta yıkıyordu. Bir kere tam bir reddedişle, hiç olmazsa, rahat bir noktada bulunabilir miydim? Ne gezer! İnkar başka şey, şüphe yine başka! Şüphe ejderhası her doğru fikrin düşmanıydı. İster ikrar olsun, ister inkar, herhangi bir sonucu kabul etmiyordu. Şimdi hayatın gerçeklerinin, fikrin varlığının bir yansıması olduğunu kabul edersek, müthiş bir acıyla dayanılmaz bir cehennem içinde kaldığım anlaşılır. Herkes için olağan olan şeyler, benim için başka bir hâl alıyordu. Bundan dolayı aşkta da, geçimde de şanssızdım. Sanırım insanlardan kaçan biri olmuştum. - Kendisine büyük bir saygı duymaya başladığım bu kişiye ben de, utana sıkıla ismini sordum:
"Buda Gavsama Şakyamuni" cevabını verdi.
İnsanoğlunun en büyüklerinden biri olduğunu almış olduğum eğitimden, tarihten ve bazı değerli eserlerinin araştırmasından anlamış olduğum Buda'nın huzurundaydım. Saygı ile ayağa kalkarak elini öpmek istedim. Engel oldu:
"Benim içinse, ben hiçim. Bence saygı ile hakaret eşittir. Senin içinse kalbinden doğan sevgin yeterlidir." - "Tuhaf! Varla yok hiç bir olur mu? Örneğin ben şimdi varım, yarın yok olacağım. Bu ikisi arasında fark yok mu?" dedim.
Deli, başını çevirdi. Kahkahayı bastı:
"Vay! Sen varsın ha?! Acaba var mısın?" (S. 14) - "Sebat ve ebedilik olmadıktan sonra, eşi benzeri olmayan bu güzellik neye yarar? Bu kadar güzelliğin şahidi ve nazırı insan, hem de insanların belki binde biri iken insanda ebedilik var mı? Yerküre dediğimiz bu geçici ikametgâhı derin bir üzüntüye kapılmadan seyretmek acaba mümkün mü? Nerede geldik? Nereye gidiyoruz?" (S. 12)
- "Şimdiye kadar, kim bilir kaç hayvan yükü kitap okudun? Ne anladın? Hiç değil mi? İnsanların bilgisi nedir? Bencilliklerimiz ve zevklerimiz ihtiyaç olan sanatlara ait şeylerden ibarettir. Peki, ama Hakk ve adalete dair ne biliyorlar? Hiç! Akli denklem ile Hakk'ı itiraf etmek mümkündür. Fakat bilmek, anlamak mümkün mü? Ne konuşalım? Harflerden meydana gelen bir dizi ile hikmetin esası bilinir mi?" (S. 17)